16 Mart 2011 Çarşamba

12.sınıf edebiyat kitabı cevapları 2011 yılı yeni müfredat


Sayfa 50-51

MUZAFFER İLHAN ERDOST, İKİNCİ YENİ YAZILARI, ONUR YAYINLARI,

şiiri gibidir, ikinci Yeni Şiiri, Batı şiirindeki çağdaş dönemden ve sürrealist-egzistansiyalist gelenekten etkilenmiştir.

b. ikinci Yeni Şiiri tema ve ruh hâli bakımından aşağıdaki şiirlerden "Müge ve mine ve menekşe ve mayıs" şiiriyle ilişkilendirebilir. Bu bize ikinci Yeni Şiirinin çağdaş şiir akımları ve dönemleriyle olan yakınlığını gösterir.

4. Bilgi ve iletişim teknolojilerinin ilerlediği günümüz ortamı, şiir sanatında yeni ifade imkânları doğurabilir. Çünkü değişen çağla birlikte insan da değişmekte, insanın değişmesine paralel de yeni ifade imkânları ortaya çıkmaktadır. Şiirde yeniliğin tek bir yönü olamaz ve şiirdeki yeniliğin oranını yine şiir belirler.

ÖLÇME VE DEĞERLENDİRME

1.

• İkinci Yeni şairleri şiirde hayal gücüne ağırlık vermişler, söz dizimini zorlamış, dilin alışılmış kalıplarını yıkmaya çalışmışlardır. (D)

• İkinci Yeni şairleri "Şiir dili müzik ile söz arasında, sözden çok müziğe yakın." anlayışıyla şiir yazmışlardır. (Y)

• ikinci Yeni şiirinde bireyin yalnızlığı, bunalımı ve çağrışımlarla dolu estetik bir şiir dünyasına kaçışı İkinci Yeni şairlerinin sosyal bilinçten mahrum oluşuyla açıklanabilir. (D)

2.

Bursa Işıklar Askerî Lisesi ve Askerî Memurlar Okulunu bitiren Turgut Uyar'ın ilk kitabı hece ölçüsü ile yazdığı ve toplumsal konuları işleyen Arz-ı Hâl'dir. Dünyanın En Güzel Arabistanı adlı kitabıyla bireyin iç dünyasına yönelerek yalnızlığı ve bunalımı işlemiştir.

3. Parçada sözü edilen şair, "Edip Cansever"dir. Doğru cevap: C

4. "Cemal Süreya - Divan" eşleştirmesi yanlıştır. Cemal Süreya'nın Divan isimli bir şiir kitabı yoktur. Divan şiir kitabı, Turgut Uyar'ındır. Doğru cevap : D

5.

• Şiirin anlamı kapalıdır.

• imgeye ağırlık verilmiştir.

• Soyutlamalar yapılmıştır.

• Çağrışımsal bir dil kullanılmıştır.

• İnsan her zaman ve zeminde değerlidir. 9 Konuşma dilinden uzaklaşılmıştır





Hazırlık



1.Toplumculuk: Toplumsal refahı devlet insiyatifinin getireceğini savunan,

işçilerin yönetime katılmalarına ağırlık veren,

hür teşebbüsü devletin ve sendikaların baskısı altında

tutmaya çalışan, telkin ve propagandalarını eğitim,

tarım ve vergi reformları üzerinde yoğunlaştıran

siyasi öğreti..



Toplumsal gerçekçilik: proleteryanın sınıf mücadelesinin sosyalist ilerlemeye katkısını sağlamayı amaçlayan sanat eserlerinin özelliklerini belirlemeyi ve bu ilkelere uygun sanat eserlerini desteklemeyi amaçlayan sanat kuramıdır..



Toplumculuk bir siyasi öğretidir ,toplumsal gerçeklik bir edebiyat kuramıdır..



2.verilen şiirde şair düşüncelerini idelojisini ifade etmeye çalışmıştır .ismet özel böyle yaparak şiir sanatını ‘’ideolojinin,siyasi düşüncenin ‘’ifade edildiği bi araç olarak kullanmıştır.



3.şair şiirlerinde politik kaygılarını ve tepkilerini ifade edebilir.bunu yaparken de sloganlardan yararlanabilir.(slogan:slogan kısa ,çarpıcı bir söz veya cümledir.damgalama içerebilir.slogan haline getirilmiş fikirler ikna edicidirler.



4.verilen şiirlerin isimleri dikkate alındığında İsmet özel’in şiir anlayışı ile ilgili ‘’toplumcu ,devrimci,islamcı’’ifadelerini kullanabiliriz.





İnceleme

1. ahengi sağlayan unsurlar ses tekrarları asonans ve armonidir.ayrıca dizelerin sıralanışıyla uzunluk ve kısalıkları ahengi sağlayan diğer ögelerdir.bu dönem toplumcu şiirin sesinde,ritminde ahenginde ikinci yeni olarak bilinen farklılaşma olduğu unutulmamalıdır.



2.ses akışını ve ahengi sağlayan en önemli üslup özelliği şiirin mısra düzenidir armonidir.



3.mataramda tuzlu su şiirinde şiir dili ve söyleyişinde aşırılıktan kaçınılmış ;uzak çağrışımlara yer verilmek istenmemiş;açık bir anlatıma yönelme olmuş;geleneksel söyleyişten yararlanılmıştır.



4. West Indies: Batı Hint Adaları. Florida Yarımadası'ndan Venezuela sahillerine kadar uzanan, Karahip Denizi ve Atlantik Okyanusu arasındaki adalar zinciri.amerika kıtasının en batı tarafı.amerika kıtasını colomb bulmuştur.colomb sonu belirsiz uzun yolculuktan sonra kıtayı bulmayı başarmıştı.burada her şeye karşın ümitli olma,mücadele gösterme vardır.

Kızıl Elma, kızıl elma Türkler özellikle Oğuz Türkleri için Kızılelma, üzerinde düşünüldükçe uzaklaşan ancak uzaklaştığı oranda cazibesi artan ülküler veya düşlerdir.türkler için vadedilmiş topraklardır.

İtaki: batisinda bir adadir. mitolojide odysseia'nin evidir. efsaneye gore odysseia, truva savasina katilmak istememesine ragmen yemin ettigi icin katilmak zorunda kalir. burada onemli olan eve donus yolculugudur. athena, poseidonlarla bir olup donus yolculuguna cikan gemileri yerle bir eder. herkes bir yana dagilir. ancak odysseia cok uzun ve cetin bir yolculuktan sonra evine donmeyi basarir. bu sebeple de kendisine akilli odysseia denir. Şiirde eve dönüşü simgeler.

MACIN: Çin'in en dogu bölümü

Mataramda tuzlu su:yol ağzı

Hüküm giymek:içsel yolculuğun zorunluluğunu ifade eder.



Zorba:yanına gitmek istediği kişiler.

Cesur ve onurlu:başkalarının yolculuk yapan şaire verdiği sıfatlar



5.mataramda tuzlu su şiiri serbest nazımla yazılmış bir şiirdir.mısralar anlam ve yapı bakımından birbirine bağlıdır.



6.ismet özel şiirsel mesajı daha vurucu hale getirmek için politik ve sosyal bir mesajın kısa ve yoğun bir ifadesi olan slogan üslubundan yararlanmıştır.



7.yolculuk teması işlenmiştir.şair iç dünyasında yapmak istediği yolculuğu işlemiştir.

8.şair şiirinde içsel bir yolculuk yapmak arzusundadır.bu yolculuk sırasında azığı matarasındaki tuzlu su ,kendisi suskun ve kederlidir.şair yaşadığı ortamdan ,dünyadan kopmak,uzak diyarlara (iç dünyasının derinlklerine)yolculuk yapmak istemektedir.şair bu yolculuğu yapma konusunda kendisini ‘’hükümlü’’göstermektdir.



9.mistisizm ve batı şiir geleneğinden yararlanmış,bu iki geleneği kendi potasında eriterek farklı bir şiir anlayışı ortaya koymuştur.



10.11 1940’lı yıllarda şiire yönelik tercihleriyle şiir geleneğine ciddi bir darbe vuran Garip Akımı’nın yarattığı şiirsel boşluk, ne Garip’le yaklaşık aynı zaman diliminde oluşan 1940 Kuşağı toplumcu gerçekçilerinin, ne de onlardan sonra doğan Hisarcılar tarafından gerektiği gibi doldurulabilmiştir. 1950’li yılların başında, Garip Akımı’nın düzeysiz taklitçileri ve Hisarcılar’ın geleneğe bağlanmakla yetinen, yaratıcılıktan uzak şiirleri arasında, Garip’in dışladığı imgeye yaslanarak şiir yazan Attila İlhan’ın, şiir adına gerekli yerde duruyor oluşu, söz konusu boşluk içinde dikkat çekici bir görüntü arz etmektedir.

1950’li yılların ortalarında, çok partili siyasî yapılanmaya geçiş sonucunda doğan özgürlük havası ve modernizmin toplumsal katmanlarda yer edinişi; başkent Ankara’da, toplumsal ve şiirsel oluşumların, arayışların bir sonucu olan İkinci Yeni akımını meydana getirmiştir. Poetik açıdan Garip’e tepki olarak doğan bu akım ile, XX. yüzyılın başında modernizmin getirdiklerini yoğunluğuna yaşayan Batı toplumlarının oluşturduğu “modern şiir” arasında, “aynı şeylerin neticesi olmak” noktasında yoğunlaşan bir bağ dikkat çekmektedir. Şiirde imgeyi öne alan ve çeşitli “deneylere” başvuran İkinci Yeni akımının, modern şiirin yörüngesine soktuğu Türk şiiri, “şiir adına geniş imkânlara” kavuşmuştur.

1960’lı yıllara gelindiğinde ise, toplumsal bir duyarlık, kaygı taşımadıkları için eleştirilen İkinci Yeni şiiri, şairlerinin yarattığı etki bazında devam etmektedir. Bu arada 1960’dan başlayarak, ülkenin geçirdiği toplumsal sürecin, siyasî alandaki göstergelerinin artması, bu kuşak şairlerinin uzak kalamayacağı bir duyarlığın oluşmakta olduğunu göstermektedir.

İkinci Dünya Savaşı’nın başladığı günlerde dünyaya gelen ve ergenliğini bu savaş sonrası ortamda geçiren Özel, yukarıda sözünü ettiğimiz toplumsal süreçlerden oldukça etkiler alarak, bir taşra çocukluğu ve ergenliği geçirmiştir. Potansiyel bir şairliğin bütün ham yapısını bu çocukluğundan ve kişisel dünyasından alan Özel’in, sanat alanlarından şiire yönelimini kaçınılmaz kılan daha pek çok nokta, neden olarak sıralanabilir. İ. Özel’in 1962’den başlayarak şiire karşı ciddi bir ilgi gösterdiği görülmektedir. 1962-1964 yıllarını kapsayan yaklaşık üç yıllık bir zaman dilimi içinde, şiirimizin geleneksel sesine ve İkinci Yeni’nin imgeye yönelik ilgisine yaslanan Özel, dünyada varolmuş bulunmaktan duyduğu sorunun yansımalarını kaleme almıştır. Şairin varoluş sıkıntılarını, cinsel bunalımlarını çocukluğuna çekilerek dindirmesini ifade eden bu şiirler de; ölüm, cinsel sıkıntı ve bedeni horlayış, sertlik ve yıkıcılık gibi dikkat çekici özellikler görülmektedir. Bu şiirlerinde akıp giden hayatla uyuşmayan, uyuşmaya da yanaşmayan bir “marjinal” görüntüsü çizen Özel, gür bir ses ve güçlü bir anlatımın arkasına gizlenen, henüz ortaya çıkmamakla birlikte gücünü fazlasıyla hissettiren bir “magma” selini içinde taşır. Geceleyin Bir Koşu adıyla toplanan bu dönem şiirlerini, Özel’in şiirinin “prototip”i olarak değerlendirmek mümkündür.

1962 yılında Siyasal Bilgiler Fakültesi’ne giren ve ardından bir yıl sonra Türkiye İşçi Partisine üye olarak sosyalist dünya görüşüne bağlandığını belgeleyen Özel’in, 1965’ten başlayarak bu dünya görüşünün etkisiyle, bireysel bir duyarlıktan toplumsal bir duyarlığa geçtiği görülmektedir. 1963-1965 yılları arasını kapsayan iki yıllık bir zaman diliminde de sosyalist bir eylem içinde olan şairin, 1965’e kadar bireysel bir duyarlığı yansıtan, yukarıda sözünü ettiğimiz niteliklerde şiirler yazması düşündürücüdür. Bu bakımdan 1965 yılının Özel’in ve yakınında bulunan arkadaş çevresinin hayat içindeki konumları açısından önemli bir yeri olduğu söylenebilir. İlk olarak Dönüşüm dergisi etrafında gelişen sosyalist eylemlerin siyasî özellikler taşıması, şiire hayatında büyük bir önem veren Özel için, bir sıkıntının başlangıcı olmuştur.

Partizan şiirinin, toplumsal duyarlığın ilk örneği olması ve siyasî terminolojinin şiir içinde yedirilmeye çalışılmasının yarattığı sıkıntıyı yansıtması açısından, Özel’in şiir serüveninde önemli bir yeri vardır. 1965 yılında yazılan bu şiirle, önceki şiir evresinden kimi özellikleriyle bıçakla kesilmiş izlenimini veren ikinci şiir evresine geçen Özel’in, şiir noktasında büyük bir değişim yaşadığı söylenemez. Yine imgeye yaslanan, gür ve güçlü anlatımını muhafaza eden Özel’in şiirlerinde, değişen şeyi; “varoluşundan sorunlu bir ergen şairden, yaşadığından sorumlu bir entellektüel şaire geçiş” olarak ifade etmek mümkündür. Evet, İsyan adıyla kitaplaşan bu dönem şiirlerinde, ilk evredeki cinsel sıkıntının, yaşamın akışına karışamayışın izleri kaybolmuş; onun yerine, hayata sevgili nazarıyla bakarak onu ciddiye almak ve sorumlu bir kişilik olarak vazifelerini yapma duygusu gelmiştir. Sosyalist oluşun etkisiyle halka karşı büyük bir ilgi gösteren, onların yaşantılarını şiire sokan Özel’in, bu türden yaklaşımlarında romantik öğeler bulunduğu kanaatindeyiz. Halka ait unsurları büyük bir maharetle kullanan Özel’in, sevgiliye ve arkadaşlığa yöneliminde de, kendi “ben”ini geriye çekemeyişin yarattığı çelişkinin bulunduğu da bir gerçektir. Geceleyin Bir Koşu’daki şiirlerde kendini gösteren bedenini horlayışın yerini, artık iyiden iyiye “ben”in alması da bu noktada hatırlanmalıdır. Ben’in dikkat çekici diğer bir yansıması ise, sonsuz bir açlığın ifadesi olan “merak” temasında kendini göstermektedir. Kendi varoluşunu gerçekleştirmek amacını taşıyan bir isteğin uzantısı olan bu durumun, Özel’in kişilik yapısıyla yakından ilgili olduğu düşüncesindeyiz. 1969’da Ant dergisinde A. Behramoğlu, Ö.Mert, S.Berfe ile “sanatta gerici yönelimleri” hedef aldıklarını açıkça ortaya koyan bir çıkışın içinde gördüğümüz Özel’in, bu çıkışının, 11970 Mart’ında yayın hayatına giren Halkın Dostları dergisiyle somutlaştırdığı görülmektedir. Nitelikli bir dergi olmaktan ziyade, sanatın düştüğü hâle yönelik tavrıyla edebiyatımızda yerini alan bu derginin yayınlanış sürecinde, en ön safta yer aldığını gördüğümüz Özel, 1970’den başlayarak kendi içinde bir çeşit inzivaya çekilmiştir. Dünya içindeki yerini sorgulayan, hayatın anlamını kavramaya çalışan şairin, bu günlerde, Geceleyin Bir Koşu’daki şiirlerine yansıyan benlik sorununu yeniden yaşamaya başladığını söylemek mümkündür.

1970-1974 yıllarını kapsayan dört yıllık zaman dilimi içinde yoğun bir sorgulamaya giren Özel’in, bu sorgulamasını, 12 Mart 1971 muhtırasından sonra ülkede oluşan ortamın hızlandırdığı söylenebilir. Özel’in, Mazot şiirinden Amentü’ye kadar uzanan dokuz şiirini, bu sorgulamanın şiir halinde yansımaları olarak değerlendirilebilir. Bu şiirler, toplumsal ortamın kokuşmuş, boğucu havasını, anarşistçe yaklaşan şairin, gür ve güçlü sesinin yanında kendi varoluşundan kaygılanışının içerdiği bir hüznü ve acıyı da kapsamaktadır. Cinayetler Kitabı adıyla kitaplaşan sorgulama dönemi şiirlerini, şairin kişisel serüveninin yansımaları olarak değerlendirilebileceği gibi, 1970 yılların ilk yarısının panoraması olarak da değerlendirmek mümkündür.

1974 yılında yazılan Amentü şiiri, Özel’in geçirdiği sorgulamanın neticesine işaret etmektedir: İslâmiyet. Geceleyin Bir Koşu’daki şiirlerinden beri, bir benlik, kimlik sorunu yaşadığını belirttiğimiz Özel’in, sorununun çözümüne yönelik arayışlarının, özgürlüğünün peşine düşmek anlamına gelen sosyalizmden, güvenliğe teslim olmak anlamına gelen İslâmiyet’le noktalandığı kanaatindeyiz. Bu bakımdan Özel’in aynı yolu yürümekle sosyalist ve Müslüman olduğunu belirtmesi, bizce gerekli açıklığa ve inandırıcılığa sahiptir.

Özel’in, 1974-1994 yılları arasını kapsayan süreçte yazdığı on yedi şiiri, Müslüman dünya görüşüne bağlanmanın yarattığı şiirsel açılımlarla dikkat çekmektedir. Partizan kelimesiyle ifade edilebilecek bir sorumluktan, “dinsel bir insan” olmakla ulaşılan sorumluluğun, özde birliğinin ifadesi olan bu şiirlerde, ironik bakışın verdiği ince alay sezilmektedir. Bu tür şiirlerde imgenin geri plâna düşüşünün yarattığı şiirsel bir kayıptan söz etmek mümkündür. Tamamen zekâ ürünü bir kurgusallığın yanında, şairin, entellektüel tarafını da öne çıkran özellikler taşıyan bu şiirlerin bir çeşit işçilik ürünü olduğu da gözden kaçmamaktadır. Son derece lirik olmasıyla belirginlik kazanan Özel’in diğer şiirlerinin aksine bu şiirlerin, lirizmi sağlamayı zorlaştıracak derecede uzun olduğu da görülmektedir. Özel’in bu dönem şiirlerinde, bir başka dikkat çeken nokta modern hayata yönelik nesirlerinde yoğunlaşan eleştirel yaklaşımlarının şiirlere de yansımış olmasıdır. Şairin, modern hayatın yaşam alanı olan şehirlere yönelik hıncını, bu bağlamda değerlendirebiliriz. Bu şiirlerde, ölümün yeniden bir tema olarak yaygınlık kazanmasının, bu temanın şairin benliğini saran bir takıntı, yaratmanın bir unsuru olarak ele alınmaya yetecek özellikler taşıdığı görülmektedir.

1970-1974 yıları arasında varoluşuna dair bir sorgulama içine girdiğini belirttiğimiz Özel’in, 1984 yılında yazdığı Cellâdıma Gülümserken Çektirdiğim Son Resmin Arkasındaki Satırlar ve Of Not Being a Jew şiirlerinde, bu defa mevcut konumunda sabit kalarak, benzer bir sorgulama içine girmiş olması dikkat çekicidir. Şairin arayışlarının sürmesi olarak değerlendirilebilecek bu durum, yeni bir bağlanmadan çok, yaratma sıkıntılarının yöneldiği bir kaynak olarak değerlendirilebilir. Bu değerlendirmeye kaynak olan şiirlerden Of Not Being aJew’da , Özel’i yukarıda sözünü ettiğimiz uzun olmaktan dolayı, lirizmin kaybolması sıkıntısını aştığı görülmektedir. Kanaatimizce Özel’in en yetkin şiirlerinden biri olan bu şiir, şairin şiir adına kullanılabilecek ne varsa kullanmasından doğan bir öneme de sahiptir.

1994 yılından bu yana Hüsn ü Yusuf adıyla bilinen halk masalının kimi varyantlarında da oynamalar ve eklemeler yaparak Bir Yusuf Masalı adıyla, bir çeşit mesnevî formunda şiirleştirmeye çalışan İsmet Özel’in, bu yöneliminde yaşının etkisinden söz edilebilir. Bir Yusuf Masalı’na kadar hiçbir şiirinde konuya yaslanmayan şairin, bu defa nasıl bir görüntü çizeceği merak konusudur.

Özel’in kişisel yaşam serüveninden aldıklarıyla ve şairin düşünce dünyasındaki derinlikle bütünleşen şiirinin, üslûp özellikleri de son derece önemlidir.

Özel’in ilk şiirlerinden başlayarak şiirde ses kaygısı taşıdığı görülmektedir. Geleneksel şiirimizdeki sesten etkilenen bu şiirlerden sonra yazılan bütün şiirlerde de aynı kaygı değişik boyutlarda kendini göstermektedir. Kelime ve ses tekrarlarına baş vurarak sağlanan armoni ve serbest veznin özenle ve bir disiplin dahilinde kullanımıyla oluşan âhenk, şiirlerin diğer önemli bir özelliğidir. Bu güne kadar altmış bir şiir yazan şairin, az sayıda şiir yazmasına karşın, 4146 tekrarsız (tekrarlı 12920) kelime kullanması, şiirlerinin içerik açısından geniş bir yelpaze oluşturduğunu ve bazı içerik özelliklerinin sıkça tekrarlandığını göstermektedir. Ben, ölüm, hayat, yaşamak, çocuk gibi kelimeler Özel’in sıkça tekrar ettiği kelimelerdir. Şair, ayrıca, yeryüzü, gökyüzü, insan bedeni, ekonomi gibi alanlara ve durumlara ait kelimelere de çok başvurarak, söz konusu yelpazeyi daha da genişletmektedir.

Özel’in şiirlerinde isimler, gramer kategorileri arasında en dikkat çeken grubu oluşturmaktadır. Bu bakımdan, bütün şiirlerinde 5537 isim, 2085 sıfat ve 1647 fiil kullanan Özel, kavramları, durumları v.s. niteleyen değil, onlara ad koyan bir şairdir. Şair, ağızlarda yaşayan kelimeleri şiir dilinde kullanmada da oldukça başarılıdır. Çocukluğunda ve gençliğinde yoğun bir yakınlık duyduğu halkın dilini, şiirsel denemelerinde kaynak olarak kullanır. Kalgıtmak, irkitmek, esenlemek, bıngıldamak gibi fiillerin yanında, çaşıt, hacana, çevgen, pıtrak gibi isimlerin, bu tür kullanımlarda yer aldığı görülür. Özel’in üslûbunda, sıfatlardan sayıca az olmalarına rağmen, fiillerin de önemli bir yeri vardır. Şiirlere sinen hareketin merkezi olan fiiller, isim ve sıfat yapılarak da sık kullanılmakta ve böylelikle söz konusu hareket alanı genişlemektedir.

Özel’in, özellikle Evet, İsyan kitabında yer alan şiirlerinde ünlemlerin yarattığı, gür ve güçlü bir ses görülmektedir. İçerikleri dolayısıyla (30) eylem alanlarında okunmaya müsait olan bu şiirlerde, sık kullanılan “ey” ünlemi dikkat çekici bir kullanıma sahiptir. “ki” ve “ve” bağlacının, ünlemlerin yoğunlaştığı şiirlerdeki kullanımı bir başka dikkat çekici noktadır.

Bağlaçlarla kurulan karmaşık cümle yapılarından, basit cümle yapılarına kadar bütün cümle yapılarını gerektiği gibi kullanan Özel’in, nesirlerinden gelen, sağlam bir cümle yapısına sahip olduğu görülmektedir. Çeşitli teknik oyunlarla şiirlerini uzatıp, kısaltan şair, gerektiğinde tahkiyeli bir anlatım ya da lirik bir anlatıma rahatlıkla geçebilmektedir.

Kendi kişisel dünyasında yarattığı imgelerin, Özel’in şiirlerinde önemli bir yeri vardır. Soyut ve somut unsurları birbiriyle irtibatlandırarak, çocukluk anılarından ve psikolojik yapısından özgün ve çarpıcı imgeler yaratan Özel, 1974 sonrası şiirlerinde zaman zaman imgeyi geri plâna atmaktadır. Bu şiirlerdeki ironik bakış, şiirlerin imgeyle değil, “intellect” ile yazıldığı izlenimini vermektedir.

Özel’in şiirlerinin, sıralamaya çalıştığımız özgün yanlarının oluşmasında, şiiri bir bütün olarak ortaya koyabilmeye yönelik titiz çalışmalarının etkisi büyüktür. Özellikle 1974 ve sonrası şiirlerinde “kurgu”ya önem veren şair, Geceleyin Bir Koşu’daki kısa şiirlerindeki âhengi ve lirizmi, uzun soluklu şiirlerine böylelikle ulaştırabilmektedir.

İsmet Özel’in 1964 yıılnda başlayıp 1991 yılında tamamladığı poetikası, Şiir Okuma Kılavuzu’nu Necip Fazıl’ınkinden sonra bütünlük ve kapsam itibariyle bir poetika olma özelliğini bünyesinde barındıran tek ciddi poetika olarak değerlendirmek mümkündür. Şiirin ne olduğu, nerede olduğu, insanların niçin şiire yöneldiği gibi soruların yanında, şiirle ilişkili olan ve bu yüzden de bir karmaşanın oluşmasına zemin hazırlayabilecek özellikler taşıyan ideoloji, nesir gibi konulara da eğilinen bu poetikanın, 1990-1991 yılları arasında yazılan bölümlerinde, Özel’in İslâmî bir bakışla şiire yönelmesi, kimi çelişkiler yaratmaktadır. Bu çelişik noktalarda Necip Fazıl’ın poetikasındaki tutumuyla, Özel’inkinin yer yer benzeştiğini de söylemek mümkündür. Bu türden bir durum kanaatimizce, Özel’in şair kimliğinin Müslüman kimliğinin gerisinde kalmasından kaynaklanmaktadır. 1987-1990 yılları arasında Millî Gazete’de sadece siyasete değinen haftalık yazılar kaleme alan Özel’in bu yazıların yarattığı havadan hemen sonra poetikasının bu bölümünü kaleme almasının dikkat çekici bir tevafuk mu , yoksa tesadüfî bir durum mu olduğu konusunda tereddüt içinde olduğumuzu belirtmekte yarar görüyoruz.

İsmet Özel’in edebiyatımızdaki yeri, bu tür özellikleri bünyesinde barındıran bir şiir yaratarak, 1960 sonrasının önde gelen şairleri arasında yer almakla sınırlı kalmaz. Özel, 1978 yılında yayınladığı Üç Mesele adlı denemesinde, teknik, medeniyet, yabancılaşma konularına getirdiği özgün yaklaşımlarla, 1980 sonrası Türk düşünce hayatında da önemli bir yer işgal eder. Onun getirdiği görüşlerin yaptığı etkinin, “İslâmcı” olarak adlandırılan kesimdeki entelektüel gelişimin önünü açtığı söylenebilir. Ne var ki, bu entellektüel gelişimin, Özel’in entellektüelliğine koşut ilerleyen “tavrından”, “kişiliğin”den pek bir şey almış gözükmediği rahatlıkla söylenebilir. Kanaatimizce Özel’in bu noktadaki konumu; şiiriyle, entellektüel yaklaşımlarıyla olduğu kadar kişilik özellikleriyle de son derece bütünlük arz eden, ancak yaşarken de, vefatından sonra da, fikirleri yağmalanan ama kişilik özelliklerinin benimsenmesine yönelik hiçbir çabaya girilmeyen Mehmet Âkif’e benzemektedir.

Özel’in diğer denemeleri de, Üç Mesele’nin yoğunluğuna erişememiş olsalar da, eğilinen sorunlara yöneltilen felsefik bakışla ve özgün çıkarımlarla önem arz etmektedir. Sözgelimi, şairin otobiyografik özellikler taşıyan Waldo Sen Neden Burada Değilsin? adlı eseri, 1960’lı yıllardan, 1980’li yıllara kadar uzanan süreç içindeki Türk toplumsal yapısındaki değişimleri, kırılmaları, sarsıntıları açıklıkla ortaya koyması bakımından, son derece önemli bir yere sahiptir.

Çalışmamız boyunca irdelemeye çalıştığımız ve burada kısaca sıraladığımız özelliklerden de görüleceği gibi, İsmet Özel, dünyayı ve evreni kendine has bir bakış ile kuşatmaya çalışan, “soy bir şair ve som bir düşünce adamı” olarak edebiyatımızda, düşünce hayatımızda yerini almakta ve etkinliğini sürdürmektedir.



ANLAMA –YORUMLAMA

1.süreyya berfe ‘de toplumcu şiirin ,edip canseverde ikici yeni şiirinin özellikleri görülür.yılkı şiirinde şair’’sıkıntı,bunalım’’temasın ı işlemiştir.süreyya berfe ise şiirinde ‘’nedir?’’ sorusunu sorarak ‘’yaşama arzusu,sevinci’’temasını ele almıştır.yılki şiiri yapı bakımından serbest nazımla yazılımış,nedircik yavrusu şiiri ise kendine özgü bir yapıyla birbirine anlam ve yapıca bağlı mısralardan oluşan beyitlerle yazılmştır.dil ve anlatım bakımından nedircik yavrusu şiirinde şair aşırılıktan kaçınmış;uzak çağrışımlara yer vermemiş;açık bir anlatıma yönelmiş;geleneksel söyleyişten yararlanmıştır.yılki şiirinde ise şair kapalı bir söylem kulllanmış,imgeye ağırlık vermiş,soyutlamalar yapmış,çağrışımsal bir dil kullanmış,konuşma dilinden uzaklaşmıştır.



2.toplumcu şiirde şairler kendilerini toplumun sözcüsü olarak görmeye başlamışlardır.bu dönem şiirlerinde toplumcu şiirler yeniden değer kazanmış;şiirde içeriğe önem verilmiş;tema bakımından ikinci yeni şiirinin çok işlediği bunalım ,yalnızlık ve sıkıntı temalarının yerini ümit ,geleceğe inanç ve direnme istediği gibi temaları almıştır.



3.1960 sonrası toplumcu şiiri

*Şairlerin kendilerini toplumun sözcüsü olarak görmeye başlamışlardır.

*şiirde içeriğe önem verilir.

*tema bakımından İkinci Yeni şiirinin çok işlediği bunalım, yalnızlık ve sıkıntı temalarının yerini ümit, geleceğe inanç ve direnme isteği gibi temaların alır.

*şiir dili ve söyleyişinde aşırılıktan kaçınılır.

*uzak çağrışımlara yer verilmez.

*açık bir anlatıma yönelme vardır..



4.şiiri siyasete ve topluma hizmet aracı olarak görmek ,siyasetin ve toplumun sözcüsü olarak görmek toplumcu şairlerin özellikleri arasındadır.bu durumda toplumcu şiir toplumsal ve verensel sorunları ifade etmiş,bu sorunlar karşısında durmayı,onlarla mücadele etmeyi savunmuştur.



ÖLÇME DEĞERLENDİRME

1....D ---D---D

2.İçeriğe

3.D

4.E



SAYFA 103

1=Benzer sesler ve ölçüsü ahengi sağlayan unsurlardır.



2=anlatım ses akışıyla sağlanmıştır.



3=Yapısı olarak 2 birimden oluşmuştur. Serbesttir



4=buradaki kelime ve kelime grupları yoksulluğu fakirliği ifade etmiştir bunun en güzel örneği zeytin ve tuzdur.



5=imgelere çok fazla yer verilmemesine rağmen göze çarpanları da var bulunan imgeler anlatımı ve temayı güçlendirmiştir.



6=TEMASI=insan sevgisi, paylaşım, kardeşlik…



7=bu şiir paylaşımı, kardeşliği bilmeyene güzel bir örnek olabilir.



8=dini kaynaklardan faydalanılmıştır. Gelenek olarak da serbest şiir geleneğidir.





2:METİN



1=benzer sesler aliterasyon ve asonanslardır



2=ses akışı vurgu ve tonlamayla sağlanmıştır.



3=Evreni içinde gizleyen özneyim ben

Leyla çöllerde bir kayıp zamir

Yolu bitirip menzile erişir isem

Sıfatlar nesnelerden yeşerir



Mısrası kitapta yazılan beyitle ilişkilendirilebilir.



4=a.bu kelimeler telmih sanatının kullandığını ifade ediyor aşk duygularını çağrıştırıyor. Eskiyi hatırlatma vardır



B=şairin tutumu imgeler kullanılmış ve geçmişten faydalanılmış



5=yapısı=3 birim ve beyitler halinde yazılmıştır.



8=şiirlerinde ilaç ürününü sıkça kullanmış ve sosyologdur





ANLAMA YORUMLAMA



1=tünel ve mandalar şiiri. Mara şiirinden farklıdır. mara şiirinde yapı ve söyleyiş önemlidir. Fakat mandalar ve tünelde bunun tam tersi içerik önemlidir.



sayfa 105

BALKON şiiri:=serbest ölçüyle yazılmıştır.4 birim ve dörtlükler halinde yazılmış. Açık sade ve anlaşılır bir dili vardır



Metropol insanlar şiiri=5 birimden oluşmuş ve beyitler halinde yazılmıştır.



>>>>>>1980 sonrası Türk şiirinin ikinci yeni ve ikici yeni sonrası Türk şiiriyle ilişkisi hakkındaki düşünceleriniz=====imgeler yönünde etkilenmiştir.1980 sonrası türk şiirindeki gibi imgeler ve anlatım kapalıdır.

.



4=evet

Azalmıştır. Görsel kültürün artması: şiiri müziği vb. olumsuz etkilemiştir.





Olçme ve değerlendirme



1= y d y



2=ikinci yeni



3=d



4=c




Sayfa 107-128

güzelliğin on par'etmez 8'li hece ölçüsü

1.dörtlükte bir insana güzellik katanın o kısınin ona duyduğu sevgi

2.dörtlükte secgi ön planda

3.dörtlükte insanlar arasındaki fikir ayrılığı

4.dörtlükte aşk







sayfa 110

19.yy 20.yy

benzerlikleri :hece ölçüsü,kafiye ve rediflerle



farklılıklar



11'li hece ölçüsü 4'lükler 8'li hece ölçüsü 5 birim

zamandan şikayet aşk

sade konuşma dile arapça ve farsça sözcükler



2.aşıkveysl,Aşıkmahsuni,reyhan i,abdurahim karakoç



sayfa 111

1.d

y

y



2.saz,abdurrahim karakoç

3.e

4.b



1.y

d

d

2.sürrealizm,garip,2.yeni

nazım hikmet,toplumsal gerçek

3.c

4.b

5.a

6.cahit sıtkı tarancı=düşten güzel

ziya osman saba=geçen zamn

edip cansever=eyllün sesiyle

turgut uyar=dünyanın en güzel Arbistanı

7.ahmet hamdi tanpınar=öz şiir

oktay rıfat horozcu=garip hareketi

behçet necatigil=garip dışındkı yenilikçi şiir

ataol behramoglu=1960 sonrası toplumcu şiir

8.e









sayfa 115

teması anadolu insanı,savaş realizm akımı vardır



119=anadolu=savaş,asker,yokluk,is yan,göç,



sayfa 126

5. dogu/batı tema yanlıs batılılasma

8. milli edebyat dönemi



sayfa 128

1.d,y,d

2.olay,anadolu

3.resat nuri güntekin=calıkusu,dudaktan kalbe

yakup kadri=kiralık konak,soom ve gomore

4.e

5.e



Sayfa 144 - 160 Arası



Numaralarda da yanlışlık olmuş olabilir siz cevaba göre onu anlarsınız .



1. Empati, bir insanın, kendisini karşısındaki insanın yerine koyarak onun duygularını ve düşüncelerini doğru olarak anlamasıdır. Empati sayesinde insan ilişkileri gelişir. İnsanlar arasındaki kavgalar azalır ve zamanla yok olur. Aile içi empati ise aile bireylerinin karşısındaki insanı kendi yerine koymasıdır. Bu sayede bireyler karşındakinin ne tepki vereceğini bilir ve ona göre davranır.

Empatinin tam olarak gerçekleşmesinin üç kuralı vardır;

1. Bir insanın kendisini karşısındaki kişinin yerine koyarak, olaylara onun bakış açısıyla bakmak,

2. Karşıdakinin duygu ve düşüncelerini doğru olarak anlamak ve hissetmek,

3. O kişiyi anladığını ona ifade etmek.

2.şiirde bir birey olan şair modernizmin sunduğu yaşam tarzından bunalmıştır.şair modern hayatın en basit imkanlarından bile bunalmış adeta cinnet geçirecek duruma gelmiştir.



3.Peyami safa nın çocukluk ve gençlik yıllarında geçirdiği kemik hastalıği nedeniyle yaşadığı zor günleri fiziksel bunalımları,çocukça aşkını ve küçük yaşına rağmen üstlendiği sorumlukları akıcı bir dille anlatmaktadır.eserde bir çocuğun psikolojisi ,gençlik dönemindeki karakter değişimi gerçekçi bir şekilde anlatılmıştır.bu açıdan dokuzuncu hariciye koğuşu roman türü açısında psikolojik bir romandır.



4.verilen resim kişinin psikolojisine göre farklı algılanabilir.



Hikaye dürbünlü çiçek



1.ETKİNLİK



Hikayede çok fazla olay yoktur.bu nedenle hikayeye durum hikayesi diyebiliriz. Eserin başında tabiatla iç içe yaşlı bir adamın duygu düşünceleri anlatılmıştır.yaşlı adam çocukluğuna döner,geçmişi hatırlar,daha sonra çocukların dere suyunda yıkandıkları anlatılır.gene bir adamın ve yaşlı kadının yünleri yıkamaya çalıştığından bahsedilir.sonra çocuklar bostana gider.yaşlı adam namaz kılmaya gider ve sonra bütün varlık birden ortadan kaybolur.



1.dürbünlü çiçek hikayesinde daha çok belirli durumlar anlatılmıştır,eski bir yara adlı hikayede ise olaylar sebep –sonuç ilişkisi içerisinde gerçekleşmektedir.bu nedenle dürbünlü çiçek hikayesi verilen şekildeki gibi şemalaştırılamaz.çünkü olaylar sebep-sonuç ilişkisi içerisinde gerçekleşmez.



2.yazar hikayesinde aşamalı bir şekilde bir noktaya kadar tabiatın güzelliğinden ,yaşama sevincinden bahsetmiş ve birden ‘’yaşlı adam ,yaşlı kadın,alaca finonun yok olmuş ,derenin şırıltısı kesilmiş ,rüzgar susmuş ,kuşlar ,ağaçlar ,bulutlar ,meyveler,serviler,tepeler,dağ lar ,her şey kaybolmuştur’’.grafikteki ani değişim nedeni bu kayboluştur.yazar böyle bir yol izleyerek yaşadığı iç sıkıntıyı okuyucuya derinden hissettirmeye çalışmıştır.



3.gerçek hayatta aynen yaşanmaz.çünkü olay ör.bir kurmaca etrafında oluşmuştur.bu durum bize olay ör.kurmaca olduğunu gösterir.



4.dürbünlü çiçek hikayesindeki kişilerle karşılaştırmak mümkündür.çünkü hikayede insana özgü gerçeklik anlatılmıştır.



2.ETKİNLİK



Kişiler:yaşlı adam,yaşlı adamın karısı,çocuklar,genç adam ,teyzeler, kişilerin öz. anlatılmamıştır.



Zaman:yaz mevsimi



Mekan:değirmen arkı,bahçeler,ıhlamur ağacının altı ,kasaba ,tarlalar ,aladağ –tabiat tasvir edilmiştir.



5.vaka üç ayrı mekanda cereyan eder.bunlardan biri hastahane,diğerleri çocuğun kenar mahallelerinin birinde bulunan evi ile erenköydeki köşktür. Her 3 mekanda da çocuğun bakış açısından anlatılır.bu anlatımdaki mekanlar çocuğun içinde bulunduğu ruh durumuna göre anlam ve önem kazanır.



6.kahramanların zihinlerine ve iç dünyalarına giren ,gizli kalmış duygu ve düşüncelerini dışa vuran ,onların geleceklerini bilen ,olayları hızlandırıp yavaşlatabilen ‘’hakim bakış açısı ‘’kullanılmıştır.başka bir bakış açısı kullanılsaydı hikayenin yapısında bozulma olurdu.



7.eserde her şeyin hayalden kurmacadan ibaret olduğu bu nedenle bireyin derin bir iç sıkıntısı yaşadığı teması işlenmiştir.bu tema psikolojik ve psikiyatrik tahlil ve çözümlemelerden yararlanılarak anlatılmaya çalışılmıştır.ruhsal problemlere bilimsel açıklamalar ve çözümler getirmeyi amaçlayan psikoloji ve psikiyatri bilim dalından yararlanılarak insanın iç sıkıntısı teması dürbünlü çiçek hikayesinde edebi bir şekilde ele alınmıştır.



8.a.dürbünlü çiçekte anlatılan bütün öykü ve olay ör. Bir çocuğun ‘’bir eflatun kahkaha çiçeğinin dürbünüden ‘’bakması ve bir serap görmesi şeklinde neticelendirilmesiyle hikayede anlatılanların ,görülenlerin seraptan ,hayaleden ,uyduruk olandan ibaret birer kurmaca olduğunun söylenmek istediği sezilir. Psikoanalitik düşüncede olayların sebepleri bilinçdışı unsurlarda aranır.hikayeye bu açıdan bakıldığından yazarı böyle bir yok oluşa götüren yazarın bilinçaltıdır diyebiliriz.tasavvufi açıdan bakıldığında yazar bu dünyayı bir hiç değerinde görmektedir.diyebiliriz.bu iki yorumdan yazar bu dünyayı bir hiç değerinde germektedir. Yorumu yazarın kişiliği dikkate alındığında hikayeye daha uygundur.



b. hikayede bireyin iç dünyasını ele alınırken önce her şey doğal ve güzel haliyle anlatılmıştır.daha sonra bu güzellik ve doğallık birden çözülmüş ve yok olmuştur.burada modern insanın ‘’varlığın özünü sorgulama yaşamı bir kurmacadan ibaret görme gibi konular işlenmiştir.



9.modern hikaye geleneğine



10.eserde olay (maupassant )hikayesi öz.görülmekle beraber durum (çehov)tarzı hikaye öz .ağır basar.psikolojik tahliller ,bir mekanın ,kişinin belli bir zaman dilimindeki öz.anlatılması durum tarzı hikayenin öz. Göstermektedir.





12. 1970’ten 2005’e kadar on beş öykü kitabına imza atan Mustafa Kutlu, kendi ifadesiyle “öyküsünü geç bulsa da” onu sağlam temellere yaslayarak, kendine has bir öykü evreni kurmayı başarmıştır. Kutlu’nun Türk öykücülüğünde en önemli ayırt edici özelliği “Şark hikâyeciliği” tavrıdır. Bu yaklaşımıyla Cumhuriyet dönemi Türk öykücülüğüne yeni bir soluk ve renk getirmiş, bu topraklara ait bir ruh iklimini, kültür ve duyarlığını öykülerinde yansıtmıştır. Daha ilk öykülerinden itibaren kuşağının ezici çoğunluğunun peşinde olduğu dönemin gözde akımlarına (varoluşçuluk/bunaltı/kafkaesk) uzak durmuş, bu akımları “yerlilik” bağlamında tasvip etmemiştir.



Kutlu, öykülerinde, modernizmin, konforun neye mal olduğunu, insandan, doğal yaşamdan neler götürdüğünü gündeme getirerek, modern ve çağdaş anlayışların tabiata, doğallığa karşı acımasız, aldırmasız tavrını, duruşunu eleştirir. Doğal yaşamla, modernizmin karşılaştırmasını yaparak, modernizmin kıskacında kıstırılmış hayatları yaşayan insanlara, bozulmamış, doğal yaşamın güzelliklerini hatırlatır. Kutlu’nun önerilerinin odağında “tabiat” vardır. Ona göre güzellik, masumiyet, sağlamak sadece ve sadece tabiattadır. Günümüz insanının yaşadığı kaotik ortamdan kurtulacağı yegâne sığınak tabiattır.



Necip tosun





Roman bir tereddüdün romanı



1.a yazarın hata olan vildanı yatağına götürmek istemesi ve vildan ın bunu kabul etmemesi

yazarın vildanı sabaha kadar beklemesi ve sabah erkenden ordan ayrılması



yazarın vildanı görmek için geri döndüğünde vildanın evden ayrıldığını öğrenmesi





b.psikolojik roman öz.taşımaktadır.eserde kahramanalrın başına gelen olaylardan çok ruh çözümlemeleri ,olaylara ,insanlara ve topluma bakış açıları anlatılmıştır.



2.yazarın amacı olayların arkasında yatan sebepleri bulmaya çalışma,ruh tahlilleri yapmaktır.metnin olay ör.insana özgü gerçekliği ifade etmek üzere düzenlendiğini gösterir.



3.kişilerle karşılaşmak mümkündür.bu durum bize insana özgü gerçekliği ifade etmek üzere düzenlendiğini gösterir.

5.a birinci paragrafta hakim 2.paragrafta kahraman bakış açısı vardır.



b.romanın bütünüde kahraman bakış açısı vardır.



6.
psikoloji ve psikiyatri bilim dallarındaki gelişmelerden yararlanılarak insana özgü gerçelik ifade edilmeye çalışılmıştır.



7.a bir yazarın hayata olaylara yaşamın insanlara karşı tereddütte kararsız kalma teması işlenmiştir.



8.bazı durumlarda modern çağın yaşam tarzı iç sıkıntısına neden olabilir.



9.roman geleneğine bağlı kalınarak yazılmıştır.



10.psikolojik roman



dış dünyadaki olaylardan çok kahramanların olayların içyüzünü ele alır.



12.psikolojik roman örneğidir.



13 - blogkafem.blogspot.com



Anlama ve Yorumlama



1.ahlak bunalımları

kişi toplum çatışmaları

yalnızlık duygusu

kararsızlık

vicdan azabı

manevi boşluk



Toplumcu Gerçekçi eserler

.

• Roman ve hikâyelerde çok sağlam bir kurgu görülmez.

• Eserlerde köylü ağızlarına oldukça fazla yer verilmiştir.

• Anlatımda yer yer aksaklık vardır

• Belli başlı temalar işlenir.



2.benzerlikler roman geleneğine bağlı kalınarak oluşturulmuştur.cumhuriyet dönemi türk edebiyatı içerisinde değerlendirilir.



Farklılıklar bireyin iç dünyası



Tema:ruhsal sorunlar

Olay zaman mekan ilişkisi olaydan çok kişilerin ruh çözümlemeleri üzerine kurulmuştur.

Yazarın tahlil ve tasvirlerinde yakındığı tavır:yazar psikolojik analizlerle bireyin bilinçaltında yatanı ortaya çıkarma gayreti içerisindedir.insana özgü gerçeklik ifade edilmiştir.



Toplumcu gerçekçi anlayışla yazılan



Tema:Anadolu ve anadolunun insanı sosyal problemler köy insanı ve hayatı gelir adaletsizliği

Olay zaman mekan ilişkisi olaya dayalıdır

Yazarın tahlil ve tasvirlerinde yakındığı tavır:yazar olay örgüsünü belirli bir toplumsal sorunu ifade etmek üzere düzenlenmiştir



3.yılanların öcü romanı tercih edilirdi.çünkü bu romanda olay ör. Daha belirgindir ,bir tereddüdün romanında psikolojik tahliller ağırlık kazanır.

4.her 2 metinde de bireyin yaşadığı iç sıkıntı psikanaliz bilim dalından yararlanılarak oraya çıkarılmaya çalışılmıştır.



Ölçme değerlendirme

1.d-y-d

2.psikoloji ve psikiyatriden

3.d

4..peyami safa yalnızız fatih i harbiye

5.bir tereddüdün romanında bire ruh buhranı yaşamaktadır,yaşama ,çevresine yakınlarına karşı mesafelidir kararsızdır

0 yorum:

Blogger Template by Clairvo