6 Mayıs 2010 Perşembe

MEHMET AKİF ERSOY'UN EDEBİ KİŞİLİĞİ, EDEBİYATA BAKIŞI

Ölümünün üzerinden 65 yıl geçmesine rağmen büyük şair, fikir ve dava adamı Mehmet Akif Ersoy; birbirinden güzel şiirleriyle, destanlarıyla, ölümsüz İstiklâl Marşı'yla ahlâk ve fazilet örneklerini sergilediği hatıralarıyla hâlâ aramızda yaşamaktadır.

O, sanatını İslâm'ın anlaşılması ve Müslümanların birliği için kullanmış, kuvvetli bir iman ve heyecanla sadece Türk Şiiri'nin değil, belki dünya şiirinin en mükemmel manzûmelerini söylemiştir.

Zaman,çok iyi değerlendiricidir.Mehmet Akif Ersoy gibi büyük insanların düşüncelerinin, mücadelerinin, attıkları adımların ne kadar doğru olduğunu gün geçtikçe daha iyi ortaya çıkarmaktadır.

Türkçe'ye kuvvetle hakim, Arapça ve Fransızca'yı çok iyi bilen Akif'in ilk şiir çalışmaları Baytar Mektebi'nde okuduğu yıllarda başlar.Yayınlanan ilk şiiri " Kur'an'a Hitap" başlığını taşır.Mehmet Akif, şiire Muallim Naci gibi sağlam söy- leyişli bir üstadın izinden yürüyerek başlamış, doğudan Hafız ve Sadî'yi, batıdan Lamartine ve Alexandre Dumas'ı beğenmiş ve okumuştur.

Şair,1908'den sonra, aruz ölçüsünü başarıyla kullanarak halkın dert ve sıkıntılarını dile getirdiği manzum hikayeleriyle dikkatleri üzerine çeker.Bu hikâyelerde camiler, kahvehaneler, sokaklar, meyhaneler, hastaneler, yetimler, yoksullar, idari bozukluklar tablo tablo tasvir edilir.

"... Hayır, hayâl ile yoktur benim alışverişim. İnan ki her ne demişsem görüp de söylemişim."

1912'li yıllar savaş yıllarıdır.Toplum şairinin şiiri değişir, destanlaşır.İlk büyük destan Çanakkale'de yaşanır ve yazılır.Bu destanın kahramanları gençliğimiz ve milletimizdir.Akif, milletinin namusunu çiğnetmeyen bu imanlı nesilden çok ümitlidir.Bu nesil, memlekete fen ve teknolojiyle donanmış, ahlâklı ve imanlı bir medeniyet getirecektir.Şair, "Çanakkale Şehitlerine" isimli şiirinde savaş anını canlı tablolarla coşkun bir şekilde anlatır.Şiirinde insanı saran ve savaş ortamının büyük dehşetini hissettiren bir anlatım hakimdir.Seçilen kelimeler, kafiyeler, ses özellikleri, savaş manzarasıyla bütünleşir ve şöyle dile gelir.

"Öteden sâikalar parçalıyor âfakı: Beriden zelzeleler kaldırıyor amâkı: Bomba şimşekleri beyniinden inip her siperin:. Sönüyor göğsünün üstünde o aslan neferin. Yerin altında cehennem gibi binlerce Lağam. Atılan her lağamın yaktığı: yüzlerce adam. Ölüm indirmede gökler, ölü püskürmede yer O ne müthiş tipidir:saavrulur enkaz-ı beşer"

İkinci destan hüzün destanıdır.Bursa, İstiklâl Harbi öncesinde Yunanlılar tarafından işgal edilir.Bu hadise; Türk tarihinin en acı hadisesidir.O gün, Osmanlı Devleti'nin kurucusu Osman Gazi'nin Gümüşlü'deki türbesinde Türk'ün mu- kaddesatına hakaret edilir.Bu durum karşısında büyük bir ıstırapla haykıran ilk Türk şairi Mehmet Akif olur.Bunun üzerine Bülbül şiirini yazar.Milli şairimiz Akif, bu şiirinde 27 asırlık şiir lisanımızı tam bir gönül ürperişiyle bir yanık bülbül gibi inletir.Şiirin -nın, - nin diye musîkîsinde bir inleyiş duyulur.

Şöyle der:

"Eşin var, âşiyanın var, baharın var ki beklerdin. Kıyametler koparmak neydi ey bülbül, nedir derdin? O zümrüt tahta kondun bir semavi saltanat kurdun; Cihanın yurdu hep çiğnense, çiğnenmez senin yurdun"

Nihayet milli şairimizin de tam merkezinde olduğu büyük bir milletin her şeyini ortaya koyarak yaptığı büyük bir savaş, Kurtuluş Savaşı ve milli şairimiz Mehmet Akif'in ümidiyle, imanıyla ortaya koyduğu İstiklâl Savaşımız kadar büyük bir eser İstiklâl Marşımız'dır.İstiklâl Marşı'nda bir milletin kendine olan güveni, imanı, ümidi, haklılığı, hür ve bağımsız yaşama kararlılığı ve geleceğe uzanan duası vardır.Bu marş Türkçe'nin bütün inceliklerini bilen bir şair tarafın- dan tam bir lisan ve vicdan sağlamlılığı içinde yazılmıştır.Akif'in Safahat'ına almadığı İstiklâl Marşı tam 724 şiir içinden seçilerek kabul edilmiştir.Bugün her zamankinden daha çok Akif'lere, Asım'lara bu milletin ihtiyacı var!

Nice Akiflerin ve nice Asımların yetişmeleri ümidiyle...

0 yorum:

Blogger Template by Clairvo